Ne garip değil mi?…Eskiden mesele olmayan bir çok şey şimdilerde mesele oldu. Bizim gençliğimizde çok fazla meselemiz yoktu. Mesele edindiğimiz hususlar bir elin parmak sayısını geçmezdi. Şimdikilerin meselesi çok…
Aslında insanın hep bir meselesi , gayesi ve umudu olmalı. Dünyevi ve uhrevi manada…Hem kendi dünyamızı, hem de elimizin uzandığı kadarı ile etrafımızı mamur etme meselemiz olmalı…
Okul yıllarında bir harçlık, bir de derslerde başarılı olma meselemiz vardı. Diğer meseleler bizim için fazla mesele olmuyordu o yıllarda. Ya şimdiki gençler?…O kadar çok meseleleri var ki…Kılık-kıyafet, cep telefonu markası, sosyal medya…Daha neler neler…
Bizim için en mühim olan meseleler, şimdikiler için mesele olmaktan çıktı. Onların daha büyük(!) meseleleri var.
Ailemizden harçlık istemeye utanırdık. Gerçi verecek durumları da yoktu ya…Bir ders notumuz kırık olsa yüzümüz kızarırdı. Şimdikilerin harçlığı eksik olsa okula gitmezler. Ana-babayı fırçalarlar. Hele kırık not hiç mesele değil. O, öğretmenin kabahati…
Ayakkabı-mont marka olacak. Yoksa küçük bey, yada küçük hanım giymez. Arkadaşların yanında mahcup olur. Geçenlerde genç kızımız annesiyle kavga ediyor. Telefonu bir model düşük olduğu için arkadaşlarının yanında çantadan çıkarmaya utanıyormuş. Derhal yenisi alınmalı. Yoksa evde mesele çıkar…
Sadece gençler mi?…Komşu koltuk takımını değiştirmiş. Mutfağı banyoyu yenilemiş….Geri kalmak olur mu?…Acilen evde tadilat olacak…Mobilya değişecek…Avizeler yenilenecek…Banyo-mutfak kırılacak…Evin beyi, paramız yok dese de, fayda etmez…Yüklen kredi kartına…Önceleri görgüsüzlük büyük mesele idi…Şimdilerde mesele değil. Hatta moda oldu.
Eskiden kredi kartı yoktu…Eşden-dosttan borç alınırdı…Şimdilerde borç mesele değil…Karttan çekiver….O banka senin, bu banka benim…Öde ödeyebilirsen…Banka modern tefeci… Bizi haraca bağladılar…Ya da, biz dünden gönüllü idik…
En popüler mesele kredi meselesi…Ev kredi ile…Araba kredi ile…Tatil bile kredi ile…Ömürler kredi ödemekle heder oluyor. Banka ve kredi ekonomisi….İnsanların kazancı kredi faizlerini karşılayamaz oldu…Borçları torunlara miras bırakacağız. Kredi, artık en mühim mesele…
Bir de, meselesizlerin meselesi var…Tuzu kuru olanlar… Yediği önünde, yemediği arkasında….Hayata dair halledilecek sıkıntıları kalmamış…Zenginlik şımarıklığı var…Var ama stres ve sıkıntı içindeler…Mutsuzlar…Her istediğini kolayca elde etme mutsuzluğu…Ancak, bu meselesizlik onların başına büyük dert açıyor…Zaman içinde psikolojik çöküntü… Daha neler neler…Türlü türlü hastalıklar…
Dünyası meselesiz olanların vay haline….Bizim ışıltılı, şaşaalı gördüğümüz sosyete zaman içinde büyük travmalara maruz kalıyor. Necip Fazıl’ın ifadesi ile onlar için…’ Kubur faresi hayat, meselesiz gerçeksiz’…
İnsanın hep bir meselesi olmalı…Peşinden koştuğu, ter döktüğü, uğrunda yorulduğu…İçinde görgüsüzlüğü, israfı, hoyratlığı barındırmayan bir mesele…Yani, meşru bir gaye…Her birimizin bir dikili ağacı olmalı…Kubbede bırakacağımız hoş bir seda…Yoksa meselesiz kalırsak, hayatın anlamı olmaz.
Kubur faresi gibi yaşar, obez öküz gibi ölürüz…Ölü yıkayıcılar homurdanırlar. Sağa sola çeviremezler teneşirde. Dünyayı yemiş ama öbür tarafa iki metre bez ile gidiyor derler. Tabutumuzu taşımak eza olur insanlara…Ve dahi , yakınlarımız için mezara indirmek bile mesele olur.
Meseleleri dert edinip, meseleyi çözen olmalı adam…En azından gayretkeş olmalı . Meselesiz değil, meseleleri hallederek yol almak lazım. Düğümleri birer birer çözer gibi…Meseleli günler temennisiyle…
Harika bir yazı. Elinize ağzınıza sağlık.