Merhaba sevgili okurlar…
Ekim ayının teması adettendir derin düşünceler. Sonbahar ruhuna yaraşır bi konu seçmeye özen gösterdim. Karşımda duran renklerinin yeşilden turunculara geçiş yapmış türlü ağaçların yapraklarına bakıp , elimden dökülen satırlar bunlar . Bazı anlar vardır ya hani sakince boşluğa dalıp aklından geçenlere izin verirsin ne gelirse artık, son zamanlar da okudukların dinlediklerin tanıştıkların, hangi bilgiyi nereden aldığını anımsayamadığın yine de bi şekilde zihninde yer tutmuş öğrenilmişleri başka mevzularla ilişkilendirdiğin şeyler. Cevabını bildiğin en azından bildiğini düşündüğün sorular gelir aklına. Tam da bu zamanları yaşarken buluyorum kendimi. Yapı gereği sosyal canlılarız ve bunun içindir ki sosyalleşirken farklı hikayelerde rol alıyoruz. Birbirimizin hayatlarına bazen uzaktan bazen de bizatihi dokunuyoruz. Her ne kadar günümüz dijital medyası buna ne ölçüde destek veriyor tartışmakla beraber etkinliğini de azımsamıyorum. Yanlız kalmak istedikçe hayat bi şekilde hatırlatıyor “ insan insana lazımdır” sözünü.
İnsan İnsana Lazımdır
Bir okuduğum bilgiye göre insanlar birbirlerinin 6. derece tanıdığı çıkıyormuş. Diğer başka bir bilgide ise insanlar ortalama ömürleri boyunca 80.000 kişi ile karşılaşır, 1.700 insan tanır , 300 insan ile sosyal ilişki kurarmış. Yani o sahil kasabasında sakin kendi halinde minimum otomatikleşme , maksimum, manuel , mümkünse sıfır sanal bir hayat olsa bile dahi “insan”sız olmuyor. Olmayacak ve olmamalı da.
Artık neyden kimden kaçtığımızla yüzleşmek gerekiyor. Farkında olmadan kaçtığımız şeylerin bizi tamamlayan unsurlardan oluştuğunu idrak etmek gerekir. Kaçtığımız aslında bir duygu ve bu duyguları kabul edip, barışıp özgürleştirdikten sonra yürünen yolun daha keyifli bir yolculuğa dönüştüğünü göreceksiniz. Ağır da olsalar , zaman zaman keşke de dedirtseler “ o an öyle olması gerekiyordu ve verdiğim kararlar benim için o an doğru olduğuna inandığım kararlardı “ diyerek sorumluluğu aldığımızda etrafımızda bir günah keçisi aramaktan vazgeçtiğimizde , tüm yaşanmış ve yaşanabilecek ihtimalleri önden kabul ederek sırt çantamızı aldığımızda tüm yolları kolay yürüyeceğiz. Kimi nereden nasıl tanıdığımızın pek önemi yok aslında . Öyle bi an geliyor ki 30 yıllık hayatınızda yer etmiş insanı tanımakta güçlük çekiyorsunuz çünkü “insan evrilir ve dönüşür” çoğumuzun 5 sene önce ki hali ile şimdi ki bakış açısında , görünümünde değişimler gözlenir ki bu olması beklenen doğal dönüşümlerdir. Hepimizin iyiliklere dönüşmesini ümid ediyorum.
İnsanın en büyük serveti yaşanmışlıkları sizi siz yapan, karakterinizi iyileştirecek, doyuracak, motive edecek ve boşluğunuzu dolduracak kişisel menkıbenizde, başınıza ne gelirse gelsin sahip çıkın, sımsıkı tutun ve mutlaka kişisel menkıbenize saygı duyacak ve bir adım öteye gitmenizi destekleyen insanlarla çevreleyin kendinizi.
Her insan bir hikaye , her hikaye birden fazla yol yoldaş ve birbirine dokunan ruh .
Sözlerimi yine konumuza imza niteliğinde Cahit Zarifoğlu’nun çok naif bir dizesi ile bitirmek istiyorum hoşça bakın zatınıza.
İnsan sevmeli;
Bazen bir insanı,
Yahut da bir ağacı
Ya da kanadı kırık bir kuşu…
Zaten sevmezse insan, insan mı olur?
Cahit Zarifoğlu . -Alıntı-
Sevgiler benden
Koç.Gülden Tanış.